Yobazlar fakirliği, cahilliği, ezikliği ve dünyadan elini eteğini çekmeyi İslam dini olarak tüm dünyaya tanıtıyorlar ya, bunlara verilecek en güzel cevap Kuran’daki
Hz. Süleyman kıssasıdır.
Hz. Süleyman’ın yaşadığı ihtişam, görülmemiş bir mülke sahip olması, altından saraylar yaptırması, sanata ve estetiğe olan düşkünlüğü aslında kaliteli bir Müslüman’ın nasıl yaşaması gerektiğini bize çok net bir şekilde gösterir.
Hz. Süleyman sanatın ve estetiğin sultanıydı. Dünyaya sanatı, estetiği öğreten insandı. Hristiyanlık sanatı hep ondan öğrendi. Saray nasıl süslenir, mescit nasıl süslenir, bina nasıl süslenir, hep ondan öğrendiler. Avrupa’daki saraylar, Osmanlı’daki saraylar hep Hz. Süleyman’ın sarayından özenilerek yapılmıştır.
Hz. Süleyman müthiş akıllıydı ve çok derin bir imana sahipti. Allah’ın dilemesiyle bildiğiniz gibi
cinleri,
şeytanları kendisine adeta köle etmişti, hepsini emrinde çalıştırıyor ve onlara türlü türlü binalar, havuzlar, saraylar yaptırıyordu:
Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır. (Sebe Suresi, 13)
Hz. Süleyman bütün bu malı, mülkü çalışıp didinerek elde etmedi. Sadece çok samimi bir şekilde Allah’a yöneldi, hep O’ndan istedi. Allah’da bu samimi duasına icabet etti:
"Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin." (Sad Suresi, 35)
Zengin olmayı dilemek, bu dünyada ihtişamı istemek, kaliteli bir yaşam sürmeyi istemek eğer Müslüman için yasak olsaydı; Hz. Süleyman’ın da böyle bir talebi olmazdı, böyle bir duası olmazdı. Halbuki yobazların bu yanlış zihniyetinin tam tersine dünyadaki tüm güzellikler, zenginliklere layık olan müminlerdir. Bu nimetlere cennette de yalnızca onlar sahip olacaktır.
Hz. Süleyman hem Tevrat’ta, hem de Kuran’da bildirildiği gibi olağanüstü bir sanat uygulamış, olağanüstü güzellikte bir saray inşa ettirmiş, muhteşem bir imparatorluk kurmuştur. Bu ihtişamı gören Sebe melikesi Belkıs hemen Allah’a iman etmiştir:
Ona: "Köşke gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki: "Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir." Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum." (Neml Suresi, 44)
Hz. Süleyman’ın tam üç yüz hanımı ve yediyüz
cariyesi vardı.
Kadınlara olan sevgisi de çok güçlüydü. Yobazlar tarafından Hz. Süleyman’ın kadınlara olan sevgisi de kıskanılır. Hz. Süleyman’ın bacaklarını açan Sebe Melikesi Belkis’a bakmayıp gözlerini çevirdiği iddia edilir. Oysa bu iddia da gerçek dışıdır. Kuran ayetlerinde Hz. Süleyman ile Sebe Melikesi Belkıs’ın karşılıklı şakalaştıklarını ve güldüklerini görüyoruz.
Hz. Süleyman aynı zamanda muhteşem güzellikte
atlara da sahipti, sınırsız malı, mülkü vardı, dünyaya hakim olmuştu. Tüm dünyayı ihtişamıyla büyülüyordu. Allah ayetinde onu her yönden muhteşem bir zenginliğe kavuşturduğunu şöyle bildiriyor:
“Andolsun, Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik: " Bizi inanmış kullarından birçoğuna göre üstün kılan Allah'a hamdolsun." dediler. (Neml Suresi, 15)" Süleyman, Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: "Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili öğretildi ve bize her şeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu, apaçık bir üstünlüktür. (Neml Suresi, 16)
Tevrat’ta “Süleyman’ın Meseleleri” diye bölüm var. Orada Hz. Süleyman’ın yüksek aklını, yüksek seciyesini, yüksek kalitesini, sevgi anlayışını, Allah’a imanını bütün mükemmel özelliklerini görüyoruz. Dolayısıyla Müslümanların asıl böylesine güzel ve ihtişamlı bir hayata layık olduklarını, Allah’ın çok değer verdiği bu güzel
peygamberine nimetlerin kapısını nasıl ardına kadar açtığını görüyoruz.
Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim Katımız'da olmasın; ancak onu belirlenmiş bir miktar olarak indiririz. (Hicr Suresi, 21)
Hz. Süleyman (as)'ın cinler ve şeytanlar üzerinde büyük bir hakimiyeti olduğu bilinmektedir. Allah Sebe Suresi'nin 12. ayetinde "... Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı..." şeklinde bildirmektedir. Enbiya Suresi'nin 82. ayetinde ise "... Onun için denizde dalgıçlık yapan ve bundan başka iş(ler) de gören şeytanlardan kimseleri de (emrine verdik)..." diye buyurulmaktadır. Bu yönüyle düşünüldüğünde kuşlardan kasıt, kuş görünümündeki cinlerden meydana gelen bir ordu olabilir.
Ayrıca bir başka ihtimal de, ayette söz edilen kuşların, cinler vasıtasıyla yönlendiriliyor olmasıdır. Ve Süleyman Peygamber de cinler vasıtasıyla kuşlara istediği tüm işleri yaptırmış olabilir.
Kuran, Allah'ın kıyamete kadar tüm insanlar için geçerli kıldığı kitabıdır. Dolayısıyla Hz. Süleyman kıssasında anlatılan olayların benzerleri ahir zamanda da yaşanacak olabilir. Bu ayetler, Allah'ın cinleri ve şeytanları ahir zamanda da insanların hizmetine vereceğine işaret olabilir. Yine bu kıssada işari manada dikkat çekilen yüksek teknolojiden, ahir zamandaki insanların çok yoğun olarak istifade edeceğine dikkat çekiliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)Süleyman için de, fırtına biçiminde esen rüzgara (boyun eğdirdik) ki, kendi emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz herşeyi bilenleriz. (Enbiya Suresi, 81)
Allah, rüzgarı, Hz. Süleyman (as)'ın emrine vermiş ve çeşitli işlerinde bir araç olarak kullanmasına imkan sağlamıştır. Bu ifadeyle Hz. Süleyman döneminde ve aynı şekilde ahir zamanda rüzgar enerjisinin, teknolojide kullanılacağına işaret ediliyor olabilir.
Hz. Süleyman (as)'ın emrine "fırtına biçimindeki rüzgarın" verildiğinin belirtilmesiyle, ahir zamanda gelişecek yüksek uçak teknolojisine de dikkat çekiliyor olabilir.
Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik)… (Sebe Suresi, 12)
Ayette yer alan "… sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik)…" ifadesi ile Hz. Süleyman (as)'ın çeşitli bölgeler arasında hızlı bir şekilde hareket ettiğine dikkat çekiliyor olabilir.
Hz. Süleyman (as), kendi döneminde, günümüzdeki uçak teknolojisine benzer bir teknolojiyi kullanıp, rüzgarla hareket eden vasıtalar meydana getirmiş ve bunlar aracılığıyla birbirine uzak mesafeleri kısa sürede almış olabilir. Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
Ki O, elçilerini hidayetle ve hak din ile , diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter.
(Fetih Suresi, 28)
Cin ve Şeytanların Hz. Süleyman (as)'ın Emrine Verilmesi
... Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık. (Sebe Suresi, 12)

Allah'ın Hz. Süleyman (as)'a verdiği bir diğer nimet de birtakım şeytan ve cinleri ona hizmetçi kılmasıdır. Hz. Süleyman (as), emrine verilen cin ve şeytanları ordusunda, sanatsal çalışmalarında ve inşa faaliyetlerinde türlü görevler vererek kullanmıştır.
Böylece rüzgarı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça eserdi. Şeytanları da; her bina ustasını ve dalgıç olanı. (Sad Suresi, 36-37)
Hz. Süleyman (as)'ın emrine şeytanların verilmesi, ona Allah'tan çok büyük bir lütuftur. Çünkü şeytan yeryüzünün pek çok ilmine ve dünya üzerinde gerçekleşen olayların gizli veya açık bilgilerine sahip bir varlıktır. Böyle bir ilme sahip olan bir varlığı emrinde bulundurmak, Hz. Süleyman (as)'a hem diğer ülkelerle olan ilişkilerinde, hem de kendi ülkesini yönlendirmesinde çok büyük kolaylıklar sağlamış olabilir.